Ali Mezarcıoğlu / Temel Sorunlarımız / Çingeneler Evrensel Kast Sisteminin Pençesinde

(02/10/2011)

Biz Çingeneyiz. Çingenelik evrensel bir kastın adıdır. İnsanlık binlerce yıl önce 2 temel kasta bölünmüştür. Bir tarafta Çingene kavimleri Çingene Evrensel Milleti'ni oluştururlar. Diğer tarafta ise Çingene olmayan kavimler Gaco-Geben Evrensel Milleti'ni. Çingene kavimlerini Çingene olmayan kavimlerden ayıran unsur, Çingene kavimlerinin geçimlerini binlerce yıl boyunca Çingene Usulü Geçim Yolları ile temin etmek zorunda kalmış olmalarıdır. Sanayi öncesi dönemde Çingene kavimleri, çeşitli zanaatları (sepetçilik, elekçilik, müzisyenlik, demircilik, nalbantlık vs) ve çeşitli hizmetleri (dişçilik, yalazcılık, kurşunculuk, hayvan yetiştiriciliği vs) Çingene olmayan kavimlere sunarak karşılığında onlardan gıda maddeleri almışlardır. Geçim için yapılan bu faaliyetlerin ortak adı Çingene Usulü Geçim Yolları'dır.

*
Çingene kavimlerinin tarih boyunca karşı karşıya kaldığı 4 büyük adaletsizlik Çingene kavimlerini büyük acılara mahkum eden evrensel kast sistemini yaratmıştır. Bu kast sisteminin etkisiyle Gaco-Geben Evrensel Milleti'ne mensup kavimlerle Çingene Evrensel Milleti'ne mensup kavimler arasında derin bir yabancılık ortaya çıkmıştır. Bugün yaşadığımız sorunların en temel nedeni kökleri tarihin derinliklerine uzanan sözkonusu yabancılık ve ona bağlı olarak gelişen önyargılardır. Çingene olmayanlar bu önyargıların etkisiyle Çingenelerle birlikte yaşamak, çalışmak, evlenmek ya da yakın mekanlarda oturmak istemezler. Çingeneler gözle görülmeyen bir önyargı duvarının içerisinde hapis olarak, hayatlarını toplumun diğer kesimlerinden adeta tecrit edilmiş olarak geçirmek zorunda kalırlar.

*
İnsanlık alemini Çingeneler ve Çingene olmayanlar olarak ikiye bölen evrensel kast sistemi aşağıda sıralanacak olan 4 büyük adaletsizliğin yaşanması sonucunda ortaya çıkmıştır:

1-Geride bıraktığımız binlerce yıl boyunca savaşçı Gaco-Geben kavimleri avcılık ve yiyecek toplayıcılığı ile geçinen Tabiat İnsanlarının yaşam alanları olan büyük orman alanlarına ve diğer Gaco-Geben kavimlerine ait tarım arazilerine ve hayvan sürülerine zor yoluyla el koydular. Doğal yaşam alanlarını, topraklarını ve hayvan sürülerini kaybeden bu kavimler Çingene Evrensel Milleti'ne katıldılar. Yaşayabilmek için Çingene Usulü Geçim Yollarına mahkum oldular.

2-Çingene Evrensel Milleti'ne dahil olan kavimler her fırsat bulduklarında tarım ve hayvancılık yapmayı denediler. Ne var ki bu girişimleri hemen her zaman engellendi. Kimi yerlerde evcilleştirilebilecek hayvan türlerine ve tarım arazilerine Çingene olmayan kavimler tarafından el koyulmuştu. Kimi yerlerde ise ağır yaptırımlarla güçlendirilmiş resmi yasaklarla Çingene kavimlerinin toprak ve hayvan sürülerine sahip olmaları engellendi.

3-Binlerce yıl boyunca Çingene kavimleri diğer toplumsal gruplardan uzakta yaşamaya zorlandılar. Yerleşim merkezlerinin dışında kurulan Çingene yerleşimleri kentlerin genişlemesi ile merkezi hale geldiğinde Çingeneler yaşadıkları yerlerden çıkarılarak daha uzak yerleşim bölgelerinde yaşamaya zorlandılar.

4-Sanayi sonrası dönemde eski Çingene meslekleri artık iş görmez hale geldi. Göçebeliği bırakan, kentlere, kasabalara, köylere yerleşen Çingene kavimleri yerleştikleri alanlara sıfır sermaye ile geldiler. Önyargılar, yabancılık ve sermaye yoksunluğu nedeniyle Çingene kavimleri kentlerde başkaları tarafından tercih edilmeyen, düşük gelirli ve insan sağlığına zararlı işlerde çalışmak zorunda kaldılar. Çingeneler tarafından yapılan herhangi bir iş ortalamanın üstünde gelir getirmeye, Çingene olmayan kavimler tarafından tercih edilmeye başlandığında ise Çingene kavimlerinin o işlerde çalışmaları çeşitli şekillerde engellendi.

*
Gaco-Geben kavimlerinin mensuplarında Çingeneleri hedefleyen, Çingeneleri tanımamaktan kaynaklanan çok güçlü önyargılar bulunmaktadır. Bu insanların büyük bölümü biz Çingenelerin lanetli olduğumuza inanmaktadır. Bu nedenle de toplumumuzun bireyleri ile mümkün olduğunca sınırlı ilişkiler geliştirmeyi tercih etmektedirler. Onların gözünde Çingenelik adeta bulaşıcı bir hastalık gibidir.

Önyargılarla çocuklarımız öncelikle Gaco-Geben çocukları ile birlikte okudukları okullarda, yetişkin Çingeneler ise Gaco-Gebenlerle beraber oldukları her ortamda karşılaşmaktadırlar. Pek çok Çingene çocuğu okula ayak bastığı ilk günden itibaren diğer öğrencilerin ve önyargıların etkisi altındaki öğretmenlerin aşağılayıcı bakışlarıyla hatta kimi zaman açıktan açığa ayrımcı muamelesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle pek çok çocuk okuldan soğumakta, yaşadığı büyük acıları kendilerine bile itiraf edemeden eğitim hayatlarına son vermektedirler.

Yetişkin Çingeneler iş başvurusu için kurumlara başvurduklarında Çingene kimlikleri karşılarına bir engel olarak çıkmaktadır. Dış görünüşü, yaşadığı mahalle ya da konuşma biçimi nedeniyle Çingene olduğu anlaşılan bir birey herhangi bir iş için aranılan niteliklere sahip olsa da o işe kabul edilmesi ancak istisnai durumlarda mümkün olabilmektedir. Herhangi bir düzenli işe kabul edilme şansını yakalayan Çingeneler de çalıştıkları kurumlarda gerek çalışma arkadaşları gerekse işyeri sahiplerinin Çingenelere karşı sahip oldukları önyargılar nedeniyle sorunlar yaşamaktadırlar.

Çingene olmayanlar Çingeneler hakkında sahip oldukları önyargılar nedeniyle Çingenelerle her türlü ilişkiden kaçınmak istemektedirler. Geçmişte olduğu gibi bugün de Çingene yerleşimleri mümkün olduğunca merkezi olmayan bölgelere yönlendirilmekte, bu uygulama ise Çingenelerle Çingene olmayanlar arasındaki önyargıları ve yabancılığı güçlendirmektedir. Çingene olmayan aileler çocuklarının Çingene gençleri ile evlenmelerine büyük ölçüde karşı çıkmakta, gençler bu yüzden çok ciddi baskılarla karşılaşabilmektedir. Günümüzde Çingenelerle Çingene olmayanlar arasında evlilikler mümkün olmakla birlikte halen istisna durumundadır.

Çingene kavimlerinin mensupları, eğitim ve iş hayatında önyargılardan kaynaklanan kısıtlamalar nedeniyle Gaco-Geben kavimlerinin yararlandığı pek çok imkandan yararlanamamaktadır. Toplumumuzda eğitim oranının düşüklüğü ve işsizliğin genel ortalamanın çok üstünde olmasının nedeni kast yabancılığından kaynaklanan önyargıların her ortamda Çingenelerin karşısına aşılmaz bir duvar gibi çıkmasıdır. Bu şartlar altında Çingene kavimlerinin mensupları yaşadıkları hemen her ülkede toplumun en yoksul kesimini oluşturmaktadır. Olağanüstü çabalarının ve şansın yardımıyla yoksulluk çemberini kırarak daha iyi yaşam şartlarını elde etmeyi başaran Çingeneler ise günümüzde dahi hala çok küçük bir azınlık oluşturmaktadır.

*
Bizler, Çingene Evrensel Milleti'nin mensupları insanlık tarihinin en büyük mazlumlarıyız. İnsanlık tarihi boyunca doğal kaynakları ellerinden alınan avcı-toplayıcı tabiat insanlarının ve hayvan sürülerine ya da tarım arazilerine el konulan Gaco-Geben kavimlerinin Çingene Usulü Geçim Yolları ile geçinmek zorunda bırakılması sonucunda insanlık 2 evrensel kasta ayrılmıştır. Günümüzde Çingene Evrensel Milleti'nin mensuplarının etrafında önyargı tuğlalarından örülmüş bir duvar bulunmakta, bu duvar ise andığımız evrensel kast sisteminin devamını sağlamaktadır. Çingenelerin gelecek kuşaklar için daha bir hayat kurmasının tek yolu bizleri açlığa, sefalete ve çaresizliğe mahkum eden bu duvarın aşılmasıdır. Bu duvarın aşılması ise ancak Çingenelerin kendi çabaları ile mümkündür. Kast duvarının önyargı ve hurafelerden oluşan tuğlaları Çingeneler tarafından yerinden oynatıldığında insanlığı Çingeneler ve Çingene olmayanlar olarak ikiye bölen yabancılık yerini kardeşliğe bırakacaktır.

TEMEL METİNLER

ROMAN OLMAK NE DEMEKTİR?

Romanlar Balkanlar'da yaşayan en büyük Çingene topluluklarındandır. Roman toplumunun Romanes adı verilen bir dili ve başlangıcı Kuzey Hindistan'a dayanan bin yıllık bir tarihi bulunmaktadır. Romanların en eski ataları uzun yolculuklarına Hindistan'dan başlamış olsalar da Roman Çingeneleri gerçek anlamda bir Balkan toplumudur. Hem Romanes dili, hem de Roman kültürünün diğer özellikleri uzun bir göç sürecinin ardından Balkan topraklarında bugünkü şeklini almıştır.

***

Dünyanın dört bir yanında farklı Çingene kavimleri yaşamlarını sürdürmektedir. Bu kavimlerin ortak özelliği sahip oldukları topraklar, hayvan sürüleri ve geniş orman arazileri ellerinden alındığı için geçimlerini göçebe zanaatçılıkla temin etmek zorunda kalmış olmalarıdır. Roman toplumun ataları da yine kendilerine başka hiçbir alternatif bırakılmadığı için yüzlerce yıl boyunca sepetçilik, elekçilik, kalaycılık, demircilik, müzisyenlik, şifacılık gibi geleneksel Çingene meslekleri ile geçinmek zorunda kalmışlardır. Sanayinin yaygınlaşması ile birlikte geleneksel Çingene meslekleri büyük ölçüde yaygınlığını kaybettiğinde ise az sayıdaki şanslı Roman avukat, doktor, mühendis veya öğretmen olmayı başarabilmiştir. Günümüzde Balkanların her yerinde yaşayan Roman toplumunun büyük çoğunluğu ekmeklerini taştan çıkarmakta, yaşadıkları ülkelerdeki diğer kesimlerin çoğunlukla tercih etmediği düşük gelirli ve en zor işlerde çalışmaktadırlar.



ROMANLARIN TARİHİ

Sanayi öncesi dönemde geçimlerini göçebe zanaatçılıkla karşılayan tüm Çingene kavimlerinin kendilerine ait bir tarihi vardır. Balkan coğrafyasının en kalabalık Çingene gruplarından olan Romanlar da Hindistan'dan Avrupa'ya uzanan zorlu bir göç süreciyle başlayan bir tarihe sahiptirler. Roman toplumuna mensup bireylerin, toplumlarını hedefleyen önyargılar karşısında kişiliklerini ve toplumlarını savunabilmeleri ve kendilerini birlikte yaşadıkları toplumlara daha iyi anlatabilmeleri için bu tarihi bilmeleri büyük önem taşımaktadır.

Roman tarihi yazılı kaynaklardan öğrenilemez. Doğrudan doğruya Roman tarihine kaynaklık edebilecek çok az sayıda yazılı belge bulunmaktadır. Buna karşılık Roman tarihinin en büyük şahidi Roman dili, Romanestir. 1700'lü yılların sonlarından itibaren Romanes dilini inceleyen dilbilimciler bu dilin kimi özelliklerinden Romanların tarihine ilişkin çeşitli sonuçlar çıkarmışlardır. Romanes dilinin Avrupa'da konuşulan diller içerisinde yakın dönem Hint dilleri ile doğrudan ilişkili tek dil olması Romanların tarihinin Hindistan'da başladığını ortaya koymaktadır. Hindistan'da başlayan Roman tarihi, Romanların bir Avrupa halkına dönüşmesiyle devam edecektir.


BEN BİR ÇİNGENEYİM
Tarihin en eski devirlerinden beri korktular bizden. Adımızı Çingene koydular. Farklıydık. Daha yoksulduk. Daha özgürdük. Ama insandık. Tıpkı onlar gibi. Onlar bunun farkında değildi. Bizimle çalışmak, bizimle yaşamak, bizimle konuşmak istemediler. Biz yarattığımız göz nuru zanaatlerle onlara bir yaşam bahşederken onlar şehirlerinin unutulmuş köşelerine attılar bizi. Yoksulluk bitmeyen bir lanet gibi üstümüze çüktü. Çok acılar çektik.

Atalarım, bu haksızlıklardan kurtulmak için her yolu denediler... Haykırarak baktılar insanların gözlerine; bazen yalvararak! "Biz Çingene değiliz, insanız". Bizi kabul edin. Lütfen!

Bugüne kadar kimse onları dinlemedi. Çaresizliklerinin karşısında gülümsediler. Yoksulluklarıyla alay ettiler. Umutsuzluk bir karabasan gibi çöktü insanlarımızın üzerine.

Ben atalarım gibi umutsuzca yalvarmayacağım. Biliyorum ki gerçekten de biz farklıyız! Özgür, hırçın, dayanıklı, güçlü, insancıl, ve yaratıcıyız. Tarihin en barışçı insanlarıyız. Bu yüzden utanmam gerekmiyor.

Evet ben bir dokunulmazım. Acılarımızın verdiği güçle; çirkinlikler, kalleşlikler ve aşağılayan bakışlar dokunamaz artık bana. Temiz yüreğimize değil aşınmış ayakkabılarımıza bakanlar incitemez artık kalbimi. Madem ki binlerce yıldır ölüm tadında yaşadık hayatı; bundan sonra hiçbir güç dokunamaz tertemiz insanlığımızla beslenmiş kutsal özgürlüğümüze. Ben bir dokunulmazım.

Olduğum şeyle gurur duyuyorum. Herkes bilsin! Ben Bir Çingeneyim

ÇİNGENELER KİMDİR?

Çingeneler insanlık ailesinin ayrılmaz bir parçasını oluştururlar. En gerçek ve doğru manasıyla Çingeneler göçebe zanaatçı ataların çocuklarıdır. Tarihin en eski zamanlarından beri kimi insan grupları; tarım veya hayvancılıkla geçinmişlerdir. Çingenelerse çeşitli nedenlerden dolayı göçebe zanaatçılıkla yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Biz Çingenelerin ataları; sepet, elek, metal eşya, kalay vs gibi ürün ve hizmetleri meydana getirerek bunları tarım ve hayvancılıkla geçinen diğer toplumlara satmışlardır. Bizim atalarımız diğer toplumlar gibi hayvan sürülerine ve geniş topraklara sahip olmadığından göçebe zanaatçılıktan başka bir geçim imkanı bulamamışlardır. Aslında Çingenelerle Çingene olmayanları birbirinden ayıran yegane fark budur.

Sanıldığı gibi bizlerle diğer insanları birbirimizden ten rengi, ırksal özellikler ya da dil ayırmaz. Esmer Çingeneler kadar beyaz tenli ya da sarışın Çingeneler de vardır. Farklı ırklara mensup Çingene grupları da vardır. Farklı diller konuşan Çingene grupları da vardır. Ama tüm Çingenelerin ortak özelliği atalarının binlerce yıl boyunca göçebe zanaatçılıkla geçinmiş olmalarıdır. Bugün birey olarak bir Çingene hangi mesleği yapıyor olursa olsun, insanlığın ilk zamanlarında atalarının göçebe zanaatçı olması onun da Çingene toplumuna ait olduğunu gösterir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder